Gazeteci Fatih Altaylı’nın 4 yıl 2 ay hapisle cezalandırılması ve tutukluluğun devamına karar verilmesi hukuka aykırı olduğu kadar basın özgürlüğünün hiçe sayılmasıdır.
Basın, ifade ve eleştiri özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gereken açıklamalarla ilgili beraat kararı verilmesi gerekirken mahkumiyete hükmedilmesinin yanı sıra söz konusu cezanın istinaf incelemesinde geçireceği süre, Altaylı’nın beraat etme veya daha düşük bir ceza alma ihtimali ve dahi söz konusu ceza onansa bile infazda geçirilecek süre dikkate alındığında tutukluluğun devamına karar verilmesinin de hukuken korunabilir bir yanı yoktur, tutukluluğun devamı kararı cezanın infazı uygulaması haline gelmiştir.
Hukukun siyasetin bir baskı aracı olmaktan çıkartılması bugünün en yakıcı sorunudur. Cezaevleri haksız ve hukuka aykırı şekilde tutulan gazeteciler, akademisyenler, siyasetçiler, belediye başkanları ve öğrencilerle doluyken bu sorunun köklü reformlarla düzeltilmesi gerektiği açıktır.
Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarının dahi uygulanamaz hale geldiği ülkemizde hukukun herkes için eşit, adil ve vicdana uygun uygulanması gerekliliği anayasal bir zorunluluktur.
Altaylı şahsında verilen ancak aslında tüm basına ve halka bir gözdağı niteliğindeki ceza ve tutukluluğun devamı kararı ülkemizde yargının içinde bulunduğu durumu bir kez daha özetlemiştir.
Basına, düşünce ve ifade hürriyetine yönelmiş her türlü baskıya karşı demokrasi ve anayasal hak ve özgürlüklerin yanında durmaya devam edeceğimizi bildiririz.