HABERLER

🏠  Anasayfa  ➝  Haberler

İnsan, Onuruyla İnsandır; İşkence Suçtur ve Mutlak Yasaktır!

Sayfayı Yazdır Küçük Font Büyük Font

16:30 . 26 Haziran 2024

26 Haziran 1987 tarihinde yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşme nedeniyle bugün, “İşkence Görenlerle Dayanışma Günü” olarak hatırlanıyor.

 

Ülkemizde 1 Eylül 1988 tarihinde yürürlüğe giren Sözleşme, aynı zamanda uluslararası hukukun jus cogens (buyruk) kurallarından biri haline gelen işkence yasağını, insan onuru bağlamında ele alarak yasaklamıştır.  Söz konusu yasak istisna kabul etmediği gibi başkaca bir hukuki düzenleme ile de aksinin kabulü mümkün değildir.

 

Sözleşme'ye göre Devletin işkence, insanlık dışı ya da onur kırıcı muamele ya da ceza uygulamama sorumluluğunun yanında işkenceyi önlemek için uygun tedbirleri alma ve işkence yapılması halinde hukuka uygun bir yargılama ile cezalandırma sorumluluğu da bulunmaktadır.

 

Aynı zamanda işkence, 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda da yasaklanmış, bir suç olarak düzenlenmiştir.

 

Buna rağmen Türkiye’de hem “olağan” hem de “olağanüstü” dönemde “olağan şüpheli” kabul edilen, düşünce özgürlüğünü kullanmak isteyen kişiler için işkence olgusu, ciddi bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir.

 

Özgürlük ve güvenlik tartışmalarını her zaman güvenlikten yana bükmeyi kendine görev bilen siyasi iktidar, bu gerekçenin arkasına sığınmış, Gezi’de de, deprem zamanı Hatay’da da, kendi yurttaşına da mültecilere de sokak ortasında yapılan işkenceyi meşrulaştırmaya çalışmıştır.

 

Uluslararası sözleşmelerin denetim mekanizmaları bağlamında verilen ülke raporları ve medyaya yansıyan “Türkiye’de artık işkence yok.” söylemleri gerçeği yansıtmamaktadır.

 

İşkencenin psikolojik boyutundaki artışa, hala devam eden fiziksel işkence eşlik etmektedir. Daha geçtiğimiz yıl İzmir’de bir karakolda raporlarla belgelenen fiziksel işkencenin faillerinin yargılaması,  bizim gözlemimiz ile de sürmektedir.

 

Tüm bu düzenlemelere ve mutlak bir yasak olmasına rağmen işkence, Türkiye’nin en önemli insan hakları sorunlarından biri olarak varlığını korumaktadır.

 

Bunun en büyük nedenlerinden biri de cezasızlık politikasıdır.

 

Çoğunlukla işkencenin tıbbi raporlara yansımaması nedeniyle kovuşturulması ve sonunda da hukuka uygun bir ceza kararı verilmesi mümkün olamamaktadır. Zira raporlara yansıyan hallerde de yargı, bir eylemi işkence olarak adlandırma konusunda oldukça isteksiz görünmekte, yaralama gibi daha az hapis cezası gerektiren suçlar bağlamında yargılamalar yapılmaktadır.

 

Tutulma merkezlerinin koşulları, kolluğun ve diğer güvenlik personelinin tutulma yerlerinde bulunan kişilere yönelik davranışları, sağlık kuruluşlarının işkenceyi raporlamayışı, sokak ortasında ve diğer tüm alanlarda kolluk görevlilerinin hal ve tutumları;  işkencenin varlığını gün gibi ortaya koymaktadır.

 

Türkiye’nin de taraf olduğu pek çok insan haklarına ilişkin sözleşmelerle yasaklanan, uluslararası hukukun mutlak yasağı olarak kabul gören işkence yasağına dair ilgili kamu kurum yetkililerine işkence ve kötü muameleden sorumlu olduklarını hatırlatmak isteriz.

 

İşkence yapılmayan bir Türkiye ve dünya var olana kadar,  işkence görenlerle, hukuki destek sağlayarak dayanışmaya ve yargılamaların takipçisi olmaya devam edeceğimizi biz kez daha duyururuz.

 

 Saygılarımızla.