HABERLER

🏠  Anasayfa  ➝  Haberler

Anayasa Değişikliğini Tartışıyoruz Çalıştayı Yapıldı

Sayfayı Yazdır Küçük Font Büyük Font

İzmir Barosu tarafından düzenlenen “Anayasa Değişikliğini Tartışıyoruz” Çalıştayı İzmir Barosu Av.Nevzat Erdemir Konferans Salonu’nda yapıldı.

21:47 . 21 Ocak 2017

İzmir Barosu tarafından düzenlenen “Anayasa Değişikliğini Tartışıyoruz” Çalıştayı İzmir Barosu Av.Nevzat Erdemir Konferans Salonu’nda yapıldı.

 

Muğla Barosu Başkanı Av. Cumhur Uzun, Manisa Barosu Başkanı Av. Ali Arslan, meslektaşlarımız ve vatandaşlarımızın dinleyici olarak katıldığı çalıştayın açılış konuşmalarını ise İzmir Barosu Başkanı Av. Aydın Özcan ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Prof.Dr. Metin Feyzioğlu yaptı .

 

Oturum başkanlığını İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. İlke Erol’un yaptığı çalıştaya hukukçu, yazar ve siyasetçi Av. Kemal Anadol, Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrerim Üyesi Prof. Dr. Korkut Kanadoğlu, Girne Amerikan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Dikmen ile hukukçu, siyasetçi Prof. Dr. Süheyl Batum konuşmacı olarak katıldılar.

 

Açılış konuşmasını yapan İzmir Barosu Başkanı Av. Aydın Özcan, Mustafa Kemal Atatürk’ün hayalini kurduğu ve temellerini attığı laik, demokratik, çağdaş hukuk devleti ilkesini hayata geçirmek için yılmadan mücadele edeceklerini vurguladı. Cumhuriyeti ve Atatürk devrimlerini her koşulda korumayı amaç edindiklerini belirten Başkan Özcan, Anayasa değişikliğine ilişkin de çarpıcı açıklamalarda bulundu.

 

Türkiye Cumhuriyeti dayatmayla karşı karşıya bırakıldı

 

Özcan, “93 yıllık tarih içerisinde Türkiye Cumhuriyeti pek çok kez siyasi bunalımlarla karşı karşıya kalmış bununla beraber üç kez askeri darbe ve en son da 15 Temmuz darbe girişimi ile demokrasimiz sekteye uğratılmıştır. Son dönemde iktidarda olan siyasi partinin, iktidara geldiği günden itibaren başkanlık sistemi dayatması ile Türkiye Cumhuriyeti karşı karşıya bırakılmıştır. Son olarak ülke şartlarına uyum sağlayıp sağlanamayacağı incelenip tartışılmadan başkanlık sistemine geçilmesini öngören Türkiye Cumhuriyeti Anayasa değişikliği 316 Milletvekilinin imzasıyla meclise sunulmuştur. İki partinin üzerinde uzlaştığı anayasa değişikliği teklifi 20 Aralık 2016 tarihinde TBMM Anayasa Komisyonu’nda görüşülmüş ve 9 Ocak 2017 tarihinde de TBMM de 1. tur görüşmeleri yapılmış, 2. tur görüşmeleri ise 18 Ocak 2017 tarihinde başlanmıştır. Bu dayatma ile Türkiye yeni ve daha büyük bir siyasi krizle karşı karşıya bırakılmıştır. Halkımızın ve özellikle sivil toplum örgütlerinin ve baroların yoğun tepkilerini çeken partili cumhurbaşkanı, adeta seçilen kişinin partisiyle ilişkisinin kesilmesine yönelik düzenlemenin kaldırılması başta olmak üzere, kuvvetler ayrılığıyla hedeflenen meclis denetimi ve yargı denetiminin ortadan kaldırılmak istendiği son anayasa değişiklik teklifi ile çok açık ortaya konduğu herkesçe bilinmektedir” dedi.

 

Kamuoyunu sürekli bilgilendiriyoruz

 

Baro Başkanımız Av. Aydın Özcan, gelişmelere ilişkin kamuoyunu da zaman zaman bilgilendirdiklerini belirterek şunları söyledi: “Şunları açıklıkla ifade etmek istiyorum ki Anayasa’nın ilk 4 maddesinde ifadesini bulan kurucu ilkelerin korunması, kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti, parlamenter sistem esasına dayalı bir anayasanın yapılması konusunda öncelikle biz hukukçular bu konuda siyasi iktidar başta olmak üzere TBMM’deki milletvekillerimize her türlü çağrımızı yapıyoruz, İzmir Barosu olarak da bundan iki ay önce ikinci kanun hükmünde kararnameler dönemi başlar başlamaz “hukuka çağrımızdır” metni ile TBMM’deki 550 milletvekiline kuvvetler ayrılığından sapılmaması, TBMM’nin asli görevini yerine getirmesini çok açık bir şekilde ifade ettik. Ve her bir milletvekiline milletvekilleri oldukları dönemde ettikleri anda sahip çıkmaları çağrısında bulunduk. Onun dışında yine zaman zaman İzmir Barosu olarak yapmış olduğumuz basın açıklamalarıyla kamuoyunu bilgilendiriyoruz. 2015 Nisan ayında ‘Türkiye Adaletini Arıyor’ mitinginde Cumhuriyet Meydanı’ndan Gündoğdu Meydanı’na on binlerce kişi yürüdük. Oradaki amacımız ülkenin yönetildiği torba yasaların antidemokratik olduğunu vurgulamaktı. O zaman da yine Meclis görevini yapsın dedik. İç güvenlik yasaları görüşülüyordu. Temel hak ve özgürlükler kısıtlanıyordu. Onu engellenmesi için mücadele ettik. Ardından bu iç güvenlik yasa tasarısı görüşülürken İzmir Valiliği bir genelgeyle iç güvenlik yasa tasarısı maddelerinin İzmir’de uygulanmasına hükmetmişti. İşte o zaman İzmir Barosu hemen yürütmenin durdurulması talebinde bulundu. Ve valilik o genelgeyi geri almak durumunda kalmıştı. İzmir Barosu bu mücadelesini hiç sekteye uğratmadan devam ettiriyor. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra da ülkenin KHK’larla yönetilmesine karşı yine bu salonda ‘KHK’lar Türkiyesi’nde Savunma Hakkı’ adı altında bir çalıştay ve forum düzenledik. Şimdi de bu mevcut anayasanın yasalaşmaması için toplumumuzu aydınlatmak için elimizden gelen her türlü çalışmayı yapacağımızdan hiç kimsenin şüphesi olmasın.”

 

Yeni Anayasa’ya ilişkin bilgilendirdi

 

Yeni anayasayla yapılacak değişiklikler hakkında da katılımcıları bilgilendiren Başkan Özcan, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

“Bu yeni anayasayla Meclis’i Meclis yapan üç temel işlevin dışına çıkarılmak istenmektedir. Meclis’in kanun yapmak, bütçe yapmak, denetimde bulunmak görevi varken TBMM’nin denetim görevi adeta elinden alınıyor yine kanun yapmak hakkı da Meclis’in elinden alınmak suretiyle cumhurbaşkanına KHK çıkarma yetkisi veriliyor. O kadar uzuyor ki cumhurbaşkanı çıkaracağı KHK ile ülkeyi federatif hale sokabilecek yetkilere ulaşıyor. Aynı zamanda yargıya da müdahale var. Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu 13 üyeden oluşmakta, Adalet Bakanı yine bu konunun başkanıdır. Bizim yıllarca eleştirdiğimiz, yargı bağımsızlığı gerçekten bu ülkede isteniyorsa Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun Başkanı Adalet Bakanı olamaz. Adalet Bakanı müsteşarı olamaz. İçerisinde sadece hakim ve savcılar olmalıdır. Biz bunu eleştiriyoruz. Yine bu anayasa değişikliğinde bakıyoruz Adalet Bakanı, kurulun başkanı olmaya devam ediyor. Beş üye doğrudan doğruya cumhurbaşkanı tarafından atanıyor geri kalanı da TBMM tarafından atanıyor. Yani yargıya da çok açık bir müdahale var. Anayasa Mahkemesi üye sayısı 15’e düşürülür. 12’si cumhurbaşkanı tarafından bizzat seçiliyor. Kuvvetler ayrılığından kuvvetler birliğine geçiliyor. Kuvvetler ayrılığı olmayan bir ülkede hukuk devletinden demokrasiden bahsetmek mümkün değildir. Yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin tek elde toplandığı bir sistemde hiçbir şekilde hürriyet olmaz. Bunu yüzyıllar önce çok ünlü bir profesör bu şekilde özetliyor. Yine kuvvetler ayrılığının olmadığı yerde anayasa da olmaz. 1789 tarihli Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi 16. maddesinde hakların güvence altına alınmadığı ve kuvvetler ayrılığının olmadığı bir toplumda anayasa da yoktur diyor.”

 

Siyasi partilere de önemli görevler düşüyor

 

Bu süreçte siyasi partilere de önemli görev ve sorumluluklar düştüğüne de dikkat çeken İzmir Barosu Başkanı Av. Aydın Özcan, sözlerini şöyle tamamladı:  “Ülkemizi bizim kararlılığımız, hukukçuların kararlılığı ve ülkenin geleceğini gerçekten çok iyi benimseyen isteyen Türkiye Cumhuriyeti’ni seven halkın gerçekleri görerek siyasi iktidardakilere, siyasilere doğru yolu gösterme görevi vardır. Özellikle baroların bu anlamda çok büyük rolü vardır. İşte biz o Avukatlık Yasası’ndan da almış olduğumuz yetkilerle İzmir Barosu olarak bu duyarlılığımızı ortaya koyuyoruz. Burada ki amacımız hiç bir siyasi partiyi ötekileştirmek değil. Hiçbir kimseye karşı gelmek değil. Bizim amacımız burada doğruları siyasilere göstermek. Bunu da çok açık bir şekilde yapıyoruz. Hiç çekinmeden yapıyoruz yapmaya da devam edeceğiz. Şunu da açıklıkla ifade etmek istiyorum özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra birçok siyasi aldatıldık kandırıldık demedi mi? İşte biz bunları dememeleri için şimdi her türlü duyarlılığımızı ortaya koyacağız ve halkı aydınlatma konusunda üzerimize düşen her görevi yerine getireceğiz. Hiçbir şeyden çekinmeden yapacağız ve bunu yapmadığımız takdirde inanıyorum ki aynı siyasiler duvara tosladıklarında bizi uyarmadınız diyecekler onu dedirtmemek için şimdi her türlü uyarıyı yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. Bazı arkadaşlarımız da Meclis’te görüşmeler oldu her şey bitti anlayışındalar maalesef onlara katılmadığımı da buradan çok açık bir şekilde ifade ediyorum. Biz bunu diyenlere karşı yine milletimizi koruyacağız. Ama halkımızla birlikte mücadele edeceğiz. Bu mücadeleyi asla bırakmayacağız TBMM’den geçse dahi bu yasa halka gidecek. İşte o zaman gerçek ortaya çıkacak. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana Mustafa Kemal Atatürk’e dahi verilmeyen bu yetkiler öyle inanıyorum ki her kim olursa olsun hiç bir kimseye verilmeyecek. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti halkı demokrasiye aşık, kendi hakkını koruyabilecek nitelikte ve demokrasi geçmişimizin de buna izin vermeyeceğini düşünüyorum. Bu kararlılığımızı hep birlikte sonuna kadar devam ettirirsek hiçbir kimse Türk halkının egemenliğini kullanmak, elinden almak hakkına sahip olmayacaktır. Sözlerimi de kurtuluşun Mustafa Kemal Atatürk yolunda olduğunu açık yüreklilikle ifade ederek bitirmek istiyorum. Hepinize saygılar sevgiler sunuyorum.”

 

Davasına inanan kazanır

 

Toplantıya katılan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ise Türk milletinin, bölünme ve kalıcı istikrarsızlık anayasasına izin vermeyeceğini söyledi. “Vekillerin sahip çıkmadığı Yüce Meclis’e asil Türk milleti sahip çıkacaktır” diyen Feyzioğlu “Davasına inanan, kazanır, Bizim hem davamıza hem Türk milletine inancımız tamdır” dedi. Feyzioğlu; “Cumhurbaşkanı, Türk Milleti'nin tamamını temsil eder ve kucaklar. Parti genel başkanı seviyesine düşürülmüş bir Cumhurbaşkanı ise sadece kendi partisinin il ve ilçe teşkilatlarını kucaklar. Millet bölünürse, vatan bölünür. Halkı bölünmüş bir devlette istikrar olmaz. Parti ilçe ve il başkanlarının devletin üzerine çıktığı bir ülkede istikrar sağlanmaz. Yatırımların hukuki güvenliğini bağımsız mahkemelerin sağlayamadığı bir devlette, istikrar olmaz. Milletin kendini Meclis'te görmediği ve Meclisin değersizleştiği bir ülkede istikrar sağlanamaz.  Mesele kişisel değildir. Bizim kişilerle ya da siyasi partilerle bir kavgamız yoktur. Mesele Türkiye Cumhuriyeti meselesidir. Oysa Anayasa değişikliği teklifini dayatanların tek amacı, kişiseldir.  Anayasa değişikliği teklifi içinde halk yoktur. Cumhurbaşkanı elbette bir siyasi partinin aday göstermesiyle seçilebilir. Ancak seçildikten sonra, Devleti ve Milleti temsil etmesi için tarafsız olmalıdır. Anayasa değişikliği; Türkiye'yi kimin nasıl yöneteceğinden öte, Türkiye'nin tapusunun kime ait olacağı meselesidir. Türk Milleti, Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusunu, hiç kimseye teslim etmeyecektir. Türk Milleti, Türkiye Cumhuriyeti'nin  tapusunun miras yoluyla intikal etmesine de izin vermeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusu, Türk Milleti'ne aittir. Millet, bu tapunun bedelini, şehit kanıyla ödemiştir. Önümüzdeki referandum, Büyük Allah'ın Türk Milleti'ne bir lütfudur. Milletimiz, referandumda egemenliğine ve Türkiye Cumhuriyeti'ne sahip çıkacaktır. Bundan sonra bir daha kimse bu gücü Milletten almaya teşebbüs dahi edemeyecektir.” diye konuştu.

 

Açılış konuşmalarının ardından ilk olarak söz alan Av. Kemal Anadol ise “doğmamış kuşakların yazgısı üzerine karar aşamasındayız. Böyle bir karar öncesince Türkiye Cumhuriyeti maalesef çağdaş anlamda hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir hukuk ve demokrasi devleti olmadığı için, halkın haber, halkın bilgilenme hakkı ve bunlara dayanarak kanaat oluşturarak sandığa gitme ve oy kullanma hakkı üzerinde spekülasyonlar yapılmakta ve halkı şaşılaştırma için egemen güçler ellerinden geleni ortaya koymaktadırlar. Bu anayasanın çıkmaması için engelleri aşacağız buna inanıyorum. Gelecek nesillere aydınlık ve gelecek nesillere çağdaş bir Türkiye emanet etmenin sorumluluğu ile elimizden gelen her şeyi yapacağız. Bu anayasaya hayır çıktığında Türkiye esenliğe kavuşacak” dedi.

 

Ardından söz alan Prof.Dr. Korkut Kanadoğlu, “böyle önemli bir anayasa değişikliğinin yapılacağı dönemi yaşamıyoruz. Olağanüstü hal dönemi yaşıyoruz ve bu tür olağanüstü dönemlerin sonrasında yapılan anayasaların bu ülkeye yar olmadığını da bütün örnekleriyle biliyoruz” diyerek başladığı konuşmasında getirilen metnin demokratik başkanlık rejimiyle uzaktan yakından ilgisi olmadığı konusunda hukukçular arasında bir mutabakat olduğunu ifade etti. Metin büyük tuzaklarla dolu olduğu belirten Kanadoğlu, “Bu metin bir kişinin ne olursa olsun hangi siyasal gelişme yaşanırsa yaşansın hep o iktidarını sürdürmeye yönelik olarak öngörülmüş. Dolayısıyla burada belki seçimler olabilir ama bu seçimlerden hep aynı sonucun çıkmasına yönelik bir çaba var” dedi.

 

Prof.Dr. Meltem Dikmen ise “Anayasalar devlet kurmak için yapılır. Anayasaların fonksiyonu modern çağdaş demokratik anayasacılığın fonksiyonu siyasi iktidarı sınırlandırmaktır. Siyasi iktidarın elini güçlendirecek bir metin, anayasa metni değildir” dedi. Dikmen anayasa paketinin Lozan’la, Atatürk’le, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerleriyle, ülkenin bölünmez bütünlüğü ile kavgalı bir siyasi hedefi olduğunu görmenin zor olmadığını ifade etti.

 

Son olarak konuşan Prof. Dr. Süheyl Batum ise bugün ayakta kalan çok önemli kurumlardan bir tanesinin barolar olduğunu ifade etti. Batum, “Dolayısıyla bugün barolarla birlikte bu anayasanın ne olduğunun anlatılması gerektiğini, Barolar Birliği’nin ve baroların öncülük görevi yapması gerektiği, hep beraber burada konuştuklarımızı daha yazılı, daha anlaşılabilir şekle dönüştürerek, her yere dağıtarak Türkiye çapında bir çalışmanın başlatılabileceğini ve bu toplantının da belki bunun ilk çalıştayı olduğunu düşünüyorum” dedi.