HABERLER

🏠  Anasayfa  ➝  Haberler

İzmir Barosu’nun Çağrısıyla Bir Araya Gelen İzmir Adliyesi Teröre Karşı Tek Yürek Oldu

Sayfayı Yazdır Küçük Font Büyük Font

5 Ocak 2017 günü İzmir Adliyesi’ne yönelik hain saldırıda şehit olan polis memuru Fethi Sekin ve adliye personeli için Musa Can için İzmir Barosu tarafından anma töreni düzenlendi.

17:46 . 12 Ocak 2017

5 Ocak 2017 günü İzmir Adliyesi’ne yönelik hain saldırıda şehit olan polis memuru Fethi Sekin ve adliye personeli için Musa Can için İzmir Barosu tarafından anma töreni düzenlendi.

 

İzmir Adliyesi etrafında, EL ELE TERÖRE KARŞI TEK YÜREK” diyerek bir zincir oluşturan meslektaşlarımız, adliye çalışanları ve vatandaşlardan oluşan grup, “buradayız, korkmuyoruz!” mesajı verdi.

 

İzmir Barosu Başkanı Av. Aydın Özcan burada yaptığı basın açıklamasında Fethi Sekin ve Musa Can’ın İzmir Adliyesi ve İzmir halkı tarafından asla unutulmayacağını dile getirerek, ancak birlik olunduğu takdirde terörün yenileceğini dile getirdi. İzmir Barosu tarafından şehit polis memuru Fethi Sekin ve adliye çalışanı Musa Can’ın çocukları için bir yardım kampanyası başlatıldığını da ifade edeen Av. Aydın Özcan, tüm İzmir halkını bu kampanyaya katılmaya davet etti.

 

Av. Aydın Özcan açıklamasında TBMM’nde süren Anayasa çalışmalarına da değinerek, “bütün kuvvetleri tek elde toplamayı amaçlayan, hukuk devleti ilkesiyle hiçbir koşulda bağdaşmayan başkanlık sistemini gerçekleştirmeye yöneliktir. Amaç, anayasamızın ilk dört maddesinde ifadesini bulan kurucu ilkelerin ortadan kaldırılarak kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti ve parlamenter sistemin sonlandırılmasıdır” diyen Özcan sözlerini “İzmir Barosu olarak; cumhuriyet değerlerinin kıymetini bilerek, tüm yıldırma ve saldırılara karşı geçmişimizi ve geleceği birlikte yaşama ülkümüzü, Mustafa Kemal Atatürk’ün hayalini kurduğu ve temellerini attığı laik, demokratik, çağdaş hukuk devleti ilkesini hayata geçirmek için yılmadan mücadele edeceğimize dair verdiğimiz sözün sonuna kadar savunucusu olacağımızı, bir kez daha ifade etmek isteriz” diyerek bitirdi.

 

Baro Başkanımız Av. Aydın Özcan’ın yapmış olduğu açıklamanın tamamı şöyle:

 

BASINA VE KAMUOYUNA

 

5 Ocak 2017 tarihinde İzmir Adliyesine yönelik bomba yüklü araçla gerçekleştirilen menfur ve alçak terör saldırısında, teröristlere karşı kahramanca mücadele eden ve girdiği çatışmada şehit düşen polis memurumuz Fethi Sekin ve adliye çalışanı Musa Can’a Allahtan rahmet, kederli ailelerine sabır ve başsağlığı, yaralanan meslektaşlarıma ve vatandaşlara da acil şifalar dileriz.

 

Yaşam hakkının ve adaletin hedef alındığı bu terörist eylemi şiddetle kınıyoruz. Unutulmamalıdır ki; terör bir yenilgidir; terör bir korkaklıktır. Ülkemizi kin ve nefret söylemleri ile kaosa sürükleyenler amaçlarına ulaşamayacaktır. Emperyal savaş politikalarının sonucu olan bu terör saldırılarını ancak; Anadolu’da kurtuluş mücadelesinde gerçekleşen halk direnişinin dayanışma ruhuyla, milli birlik ve beraberlik içinde geleceğimize sahip çıkarsak durdurabiliriz.

 

 Biz; İzmir Barosu olarak, kimden gelirse gelsin, kime yapılırsa yapılsın, hangi mazeret gösterilirse gösterilsin şiddetin karşısındayız. Çünkü biliyoruz ki; demokrasi, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bireylerin yaşatabileceği bir rejimdir.

 

Şiddet ve düşünce hürriyeti yan yana barınamaz. Dolayısıyla, şiddet ve demokrasi asla bağdaştırılamaz. Bizler; bütün gücümüzle başta yaşam hakkı ve düşünce hürriyeti olmak üzere bütün temel hak ve hürriyetleri korumak için üzerimize düşen her ödevi yerine getirmeye hazırız. Teröre karşı; milli birlik ve beraberlik içerisinde; demokratik, laik, sosyal hukuk devleti için, bağımsız yargı ve özgür savunma için, temel hak ve özgürlükler için, adalet ve vicdan için el ele tek vücut direneceğiz.

 

Hukukun üstünlüğü büyük bir borcun ödenmesi çabasını temsil etmektedir. "İnsan, insana mutlaka bir şey borçludur". Türk toplumuna karşı en büyük borç Türk hukukçularının omuzlarına çökmüştür. Bu borç ödenecektir. İnsanlık davası, demokrasi davasıdır. Bu dava kazanılacaktır. Şu an Türkiye yeni ve son derece tehlikeli siyasi bir krizle karşı karşıya bırakılmıştır. Ülke şartlarına uyum sağlayıp sağlamayacağı incelenip, tartışılmadan Başkanlık Sistemi'ne geçilmesini öngören yasa teklifi TBMM Genel Kuruluna getirilmiştir. Maalesef anayasa yapma ve yapılanları değiştirme yolunda kötü bir toplumsal alışkanlığımız mevcuttur. Türkiye parlamenter rejimin askıya alındığı ara dönemler başta olmak üzere, farklı siyasi anlayış ve yaklaşımların temsilcilerinin demokrasiye, insan haklarına, hukukun üstünlüğüne ve özgürlüklere bakışlarındaki farklılık nedeniyle sürekli anayasa arayışları içinde olmuştur. Toplumların sürekli anayasa yapma ve anayasalardan şikâyetçi olması asla övünülecek bir durum değildir.

 

Gündemimizi oluşturan Anayasa çalışması; bütün kuvvetleri tek elde toplamayı amaçlayan, hukuk devleti ilkesiyle hiçbir koşulda bağdaşmayan başkanlık sistemini gerçekleştirmeye yöneliktir. Amaç, anayasamızın ilk dört maddesinde ifadesini bulan kurucu ilkelerin ortadan kaldırılarak kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti ve parlamenter sistemin sonlandırılmasıdır. Oysa bizim anayasa değişikliğinden beklediğimiz daha çağdaş, kuvvetler ayrılığı ilkesini tam anlamıyla yaşama geçiren, özellikle yürütmenin etkisinden kurtarılmış güçlü bir yargı ve yargının üç unsurunun net bir biçimde belirginleştiği, temel hak ve özgürlükler yanında sosyal hakları da içeren, demokrasinin eksiksiz yaşama geçmesini sağlayan, toplumsal barış başta olmak üzere huzur, güven ve istikrarı amaçlayan sivil demokratik hayatı hedef alan bir anayasal düzendir.

 

Geleceğimiz olan çocuklarımız ve gençlerimiz ancak çoğulcu, katılımcı, denetlenebilir, hukuk karşısında adil olan, kamu hizmetini eşit dağıtabilen, Atatürk İlkelerini bu yurdun vazgeçilmezi sayabilen, bilim ve aydınlanma ile yolunu bulmaya çalışan bir devlet yönetimiyle kendilerini güvende hissedebilirler.

 

Bu nedenle İzmir Barosu olarak; cumhuriyet değerlerinin kıymetini bilerek, tüm yıldırma ve saldırılara karşı geçmişimizi ve geleceği birlikte yaşama ülkümüzü, Mustafa Kemal Atatürk’ün hayalini kurduğu ve temellerini attığı laik, demokratik, çağdaş hukuk devleti ilkesini hayata geçirmek için yılmadan mücadele edeceğimize dair verdiğimiz sözün sonuna kadar savunucusu olacağımızı, bir kez daha ifade etmek isteriz. Konuşmamı büyük usta Nazım’ın dizeleri ile sonlandırmak istiyorum;

 

YAŞAMAK BİR AĞAÇ GİBİ TEK VE HÜR

VE BİR ORMAN GİBİ KARDEŞÇESİNE

BU HASRET BİZİM

BU MEMLEKET BİZİM

Bu dava bizim…

12.01.2017