HABERLER

🏠  Anasayfa  ➝  Haberler

KHK'ler Türkiyesinde Savunma Hakkı Paneli Yapıldı

Sayfayı Yazdır Küçük Font Büyük Font

Türkiye Barolar Birliği ve İzmir Barosu’nun birlikte düzenledikleri “KHK'ler Türkiyesinde Savunma Hakkı Paneli” 17 Aralık 2016 günü İzmir Barosu Av. Nevzat Erdemir Konferans Salonu’nda düzenlendi.

12:15 . 18 Aralık 2016

Türkiye Barolar Birliği ve İzmir Barosu’nun birlikte düzenledikleri “KHK'ler Türkiyesinde Savunma Hakkı Paneli” 17 Aralık 2016 günü İzmir Barosu Av. Nevzat Erdemir Konferans Salonu’nda düzenlendi.

 

Toplantının ilk oturumunu Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı ve TBB Eğitim Merkezi Başkanı Av. Berra Besler yönetti. OHAL ve KHK’nin Anayasal Rejimi başlıklı sunumu Özyeğin Üniversitesi’nden Prof.Dr. Korkut Kanadoğlu, OHAL Rejiminde Soruşturma ve Kovuşturma başlıklı sunumu Ankara Üniversitesi’nden Doç.Dr. Devrim Aydın, KHK’lerde Yeralan Bireysel İşlemlere Karşı Başvuru ve Yargı Yolları başlıklı sunumu İstanbul Üniversitesi’nden Prof.Dr. Zehreddin Arslan ve Danıştay 7.12.1989 tarihli İBKGK Kararı Işığında Güncel Sorunlara Bakış başlıklı sunumu ise İstanbul İdare Mahkemesi Emekli Başkanı Hakim Oğuz Özkan gerçekleştirdi.

 

İkinci oturumun başkanlığını ise Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kuruşu Üyesi ve TBBİnsan Hakları Merkezi Başkanı Av. İzzet Varan gerçekleştirdi. Uluslararası Hukuk Emredici Hükümleri ile OHAL İlişkisi başlıklı sunum Hacettepe Üniversitesi’nden Yrd.Doç.Dr.Erdem İlker Mutlu, İHAS Bağlamında OHAL Uygulamaları başlıklı sunumu Dışişleri Bakanlığı Emekli Hukuk Müşaviri Av. Münci Özmen ve KHK’nin Uygulamada ve Savunma Hakkının Kullanılmasında Yarattığı Sorunlar Forumu ise TBB İnsan Hakları Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi Av. Uğur Altun tarafından gerçekleştirildi.

 

Çalışmanın sonunda dinleyicilerinde katıldığı bir forum da gerçekleştirildi.

 

Toplantının açılış konuşmasını yapan İzmir Barosu Av. Aydın Özcan şunları söyledi:

 

“Bugün konumuz ‘Kanun Hükmünde Kararnameler Türkiyesinde Savunma Hakkı’. Türkiye barolarında ilk kez İzmir Barosu’nda bu konuda bir panel düzenleniyor.

 

15 Temmuz öncesinde adeta TBMM dışlanmıştı. Torba yasalarla ülke yönetiliyordu. Biz barolar olarak buna tepki veriyorduk. Bunun neticesinde 2015 Nisan ayında İzmir Barosu öncülüğünde Türkiye Barolar Birliği birlikte ‘Türkiye Adaletini Arıyor Mitingini’ 79 baro başkanımız, Türkiye Barolar Birliği Başkanımız ve yönetim kurulu üyeleri ile birlikte gerçekleştirdik. Türkiye’nin her bir tarafından 4000-5000 meslektaşımızla ve çoğunluğu İzmirli olan 10-15 bin vatandaşımızla birlikte Cumhuriyet Meydanı’ndan Gündoğdu Meydanı’na yürüdük. Sonrasında 15 Temmuz sürecini yaşadık. 15 Temmuz sürecini hiçbir gerçek hukukçu destekleyemez, övemez, kabul edemez. Demokrasi dışı davranışları hiçbir hukukçunun kabul edeceğini sanmıyorum. 15 Temmuz sürecini yaşadıktan sonra üç aylık olağanüstü hal ve kanun hükmünde kararnameler dönemi başladı. Bunu da anlayışla karşıladık. Olağanüstü bir durum yaşadık, bunun normalleşebilmesi için böyle adımlar atılabilir dedik. Çünkü bir tane Türkiye Cumhuriyeti var ve biz de onun vatandaşları olarak rahat ve huzurlu bir şekilde yaşamak istiyoruz. Ama ikinci olağanüstü hal döneminin ve ikinci kanun hükmünde kararnameler döneminin başlaması ve bu kanun hükmündeki kararnamelerle doğrudan mesleğimize de yönelindi. Mesleğimizin adeta itibarsızlaştırılması, ötekileştirilmesi, 30 günlük gözaltı süreleri ilk 5 günü avukat ile görüştürmeme, avukatların müvekkilleri ile görüşürken tutanak altına alınması, mesleki sır saklama yükümlülüğümüzün ortadan kaldırılması, mesleğimizin özgürlüğüne ve bağımsızlığına dair birçok kısıtlama ile karşı karşıya kaldık. Biz sonuçta vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini savunan bir mesleğiz bunları kabul etmemiz mümkün değildir. İzmir Barosu olarak biz yine bu dönemde hukukun üstünlüğünden, yargı bağımsızlığından, avukatlık mesleğinin sınırlandırılmasına kadar geniş bir yelpazeyi kapsayacak KHK ler ile ilgili bir çok konudaki görüşlerimizi kamuoyu ile paylaştık. Bununla da sınırlı kalmadık, ‘Hukuka Çağrımızdır’ başlığı altında bu değerlere sahip çıkmaları için TBMM’deki 550 milletvekiline mektup yazdık. Birçok milletvekilimizden bu mektubumuzu aldıkları ve İzmir Barosu gibi bir kurumun bu değerler için mücadele etmiş olması ve kendilerini uyarmış olmasından dolayı son derece mutlu olduklarına dair dönüşler aldık.

Ama bu yeterli mi? Tabii ki değil. Şimdi  Türkiye'de, TBMM de yeni dönemde de başkanlık sistemi getirilmek isteniyor. Türkiye’ye baktığımızda yeni dönemde de kuvvetler ayrılığı ilkesinden hızla uzaklaşıldığı, tamamen yürütmenin güdümüne giren bir yargı ve yasama organıyla karşı karşıya kalacağımız anlaşılıyor. Böyle bir dönemde bugün yapılacak olan bu paneli çok önemsiyoruz. Çünkü gerçekten hukukun üstünlüğünü, yargı bağımsızlığını savunan veya savunabilen sadece barolar kaldı. Biz hukukçular olarak gerekli yükümlülükleri üzerimize alıyoruz ve bu anlamda çalışmalarımıza devam edeceğiz. Belki önümüzdeki günlerde yine barolar olarak, Türkiye Barolar Birliği’nin öncülüğünde bu değerleri savunduğumuzu çok açık bir şekilde göstermemiz gerekebilir. Halkımız barolardan büyük beklenti içerisindedir. Bunu da çok açık yüreklilikle ifade ediyorlar. Dün Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ndeydim. Gençlerle birlikteydik. Gerçekten onların da gelecekten endişe duyduklarını görüyorum. Ülkemizin ancak ideal hukuk devletine ulaşma şartıyla bu değerleri hızla hayata geçireceğini düşünüyorum ve bunu da açık yüreklilikle ifade etmek istiyorum.

 

Köşe yazarları, gazeteciler, siyasetle ilgilenenler hep yazıyorlar ülkeye ekonomi bilen siyasetçi gerekiyor diye. Bana göre ülkeye ideal hukuk devletini anlayan özümseyen ve isteyen siyasetçilere ihtiyaç var. Türkiye bu siyasetçilere kavuştuğu andan itibaren ülkemiz hem ideal hukuk devletine ulaşma, hem de ekonomik anlamda da ve sosyokültürel anlamda da hızla gelişecek ve geleceğimiz olan gençlerimiz yarınlara güvenle bakabilecektir diyorum.”

 

Türkiye Barolar Birliği Başkan Vekili ve TBB Eğitim Merkezi Başkanı Av. Berra Besler ise, ülke olarak her gün yeni tartışmalara uyandığımız, her gün yeni acılarla sınandığımız son derece kaygı verici bir dönemden geçildiğini söyledi. Av. Berra Besler sözlerine şöyle devam etti:  “ Geçen hafta İstanbul Beşiktaş’ta polis-sivil onlarca insanımızı yitirmemize neden olan alçakça bir terör saldırısı gerçekleştirildi. Bugün de Kayseri’de içerisinde askerlerimizin bulunduğu halk otobüsünün yanında patlayan bomba ile  bir çok askerimiz şehit düştü. Bunlara artık dur demek lazım. Son ermekte olan 2016 yılı bize kapkara bir 15 Temmuz tarihi bırakmıştır. TBB ve barolar, kendi halkını vuran ve Gazi Meclis’i bombalayacak kadar şuurunu yitiren demokrasi ve hukuk düşmanlarının karşısında dimdik durmuş, toplumun her kesiminden darbe karşıtlığında buluştuğu uzlaşma zemini, 21 Temmuz 2016 günü ülke genelinde ilan edilen Olağanüstü Hali takiben uygulanan politikalarla gölgelenmiştir. Bir hukuk devleti her şeyden önce hukuka, Anayasal kurallara ve taraf olduğu uluslararası sözleşmelere bağlı olan devlettir. Uluslararası sözleşmeler ile Anayasamızdaki kriterler bir yana itilerek çıkartılan OHAL KHK’leri kapsam ve amacını aşmış, Meclis ve yargı denetiminden uzak tutulmuştur. Sürecin başından beri yaptığımız bütün uyarılara rağmen, özellikle 675 ve 676 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnameler savunma hakkına kısıtlamalar getirilmiş, hukuk devletinin temel niteliklerine ilişkin bazı mekanizmalar askıya alınmış, bu çerçevede hukuk güvenliği zayıflatılmıştır. Hükümlünün avukatlarıyla görüşmesinin altı ay yasaklanabildiği, avukat ile müvekkil görüşmelerinin kayıt altına alındığı, aralarında belge alış-verişi yapamadıkları bir ortamda adil yargılama gerçekleşebilir mi? Duruşmanın avukatsız devam etmesi, avukat hakkında müdafilik görevi sırasındaki yaklaşımları nedeniyle soruşturma-kovuşturma açılabilmesi, kabul edilebilir mi?  Avukat ile müvekkilini aynı statüye koyan, avukatlık mesleğini icra edilmez hale getiren, savunma hakkını, adil yargılanma hakkını, adalete erişim hakkını, silahların eşitliği ilkesini, masumiyet karinesini, avukatın sır saklama yükümlülüğünü ağır bir biçimde ihlal eden bu düzenlemeler bir hukuk devletinde asla kabul edilemez” dedi.