HABERLER

🏠  Anasayfa  ➝  Haberler

Dünya Kadınlar Günü Basın Açıklaması

Sayfayı Yazdır Küçük Font Büyük Font

"Bir ülkenin yarısı ayaklarından toprağa zincirlendikçe, geri kalanı göklere yükselemez!"

14:48 . 07 Mart 2016

8 Mart Dünya Kadınlar günü dolayısıyla İzmir Barosu tarafından İzmir Adliyesi 4. Kat Baro Birimi’nde yapıldı. Basın açıklaması sonrası kadın sanatçıların resim ve seramik çalışmalarından oluşan sergi İzmir Adliyesi Zemin Kat Baro Vestiyerinde açıldı.

 

Basın açıklaması öncesi bir konuşma yapan İzmir Barosu Başkanı Av. Aydın Özcan şunları söyledi:

 

Konuşmama kadına yönelik şiddetin %1500’ler düzeyinde artmış olmasının üzüntüsüyle başlıyorum. İzmir Barosu yönetimi olarak göreve geldiğimizde işe ilk olarak Kadın Hakları Merkezimizin fiziki koşullarını düzelterek başladık. Böylece İzmir’deki kadınlarımız Kadın Hakları Merkezimizde görevli üç yüze yakın gönüllü meslektaşımızla çekinmeden birebir olarak görüşüp sorunlarının çözümü için hukuki destek aramaktadırlar. Bu konuda İzmir özelinde, İzmir Barosu’nun kadın hakları alanında en büyük çabayı gösterdiği ve kadınların yanında olduğunu belirtmek isterim. Bu zamana kadar çalışmalarımızı basın yoluyla duyurmaya çalışıyorduk. Ancak bunun yeterli olmadığını tespit ettik ve İzmir Barosu’nun talebiyle İzmir Büyükşehir Belediyesiyle bir protokol hazırlığımız söz konusuydu ve bugün sabah Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımız Aziz Kocaoğlu’yla bu protokolü imzalamış bulunuyoruz. Özellikle şiddet mağduru kadınların ve kamuoyunun bilinçlendirilmesi amacıyla bundan sonra kadın hakları merkezi olarak yapacağımız faaliyetleri belediyenin metro istasyonlarında, belediye otobüslerinde, billboardlarda daha hızlı bir şekilde duyurabileceğiz.”

 

İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Nuriye Kadan'ın okuduğu açıklama şöyle:

 

8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ

BASIN AÇIKLAMASI

 

8 MART ‘’ İki farklı cinsten, iki farklı insanız. Bu farklılık sadece bedenlerimizde, bunun dışında bir farklılığımız yok. Aynı işte çalışıyoruz. Aynı işi yapıyoruz. İşimiz eşitse, ücretimiz de eşit olmalı. İşimiz eşitse çalışma şartlarımız da eşit olmalı’’ diyen New York’lu 40 bin dokuma işçisi kadının, 1857 yılının 8 Martında uzun çalışma süresine ve ağır çalışma koşullarına başkaldırı gündür.

 

Bu başkaldırı ile greve başlayan kadın işçilerden 129’unun, fabrika binasında yanarak hayatını kaybetmesi ile 8 Mart Kadın Hakları mücadelesinin  simgesi olarak tarihe geçmiştir.

 

Günümüzde 8 Mart’lar, kadın sorunlarına çözüm önerilerinin, kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın kaldırılması ve kadına yönelik şiddete son verilmesi istemlerinin bir kez daha dile getirildiği; Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gündür.

 

Türkiye’de bir yandan kadınların toplumsal ve aile içindeki konumunda hızlı bir dönüşüm yaşanırken diğer yandan kadınların daha etkin, daha özgür bir kimlik edinme yönündeki çabaları şiddetle, ölümle bastırılmaktadır. Kadına yönelik şiddet adeta “kadın kırımı” boyutuna varmıştır. Kadın cinayetleri ve çıplak bedenleri üzerinden yürütülen iktidar politikaları hatıralarımızda korkunç fotoğraflar ve izler bırakmıştır. Bu yönü ile yaşanılan bir yıl kadına yönelik şiddet ve cinayetlerde utanç yılıdır.

 

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de yoksulluk, eşitsizlik ve sosyal adaletsizlik kadınları erkeklerden daha çok etkilemektedir. Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan Cinsiyet Eşitliği Raporu'nda, Türkiye, kadın erkek eşitliğinde 142 ülke arasında  Tunus  (123) ve Bahreyn'in (124) ardından 125. sırada yer alıyor. Yani dünyada tam 124 ülkede kadınlar Türkiye'den daha fazla hakka sahip.

 

Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan raporda görüldüğü üzere Türkiye’nin cinsiyet eşitliği zayıflarla dolu. Türkiye ekonomik aktiviteye katılım ve fırsat eşitliği bakımından 142 ülke arasında 132'inci sıradayken, işgücüne katılımda 128, eğitim fırsatları bakımından 105, satın alma gücü paritesi bakımından 126'ıncı sırada. Yani Türkiye kadınlarına Nijerya'dan bile daha düşük standartlarda imkanlar sunuyor.

 

Türkiye’ de  2002 - 2015 Yılları Arasında 5406 Kadın öldürüldü.

 

Türkiye'de Yaşayan Her 2 Kadından 1'i Fiziksel veya Cinsel Şiddete Maruz Kalıyor

 

Türkiye’de okuma yazma bilmeyen her 5 kişiden 4'ü kadın.

 

Türkiye’de parlamentoda kadın temsil oranı sadece yüzde 14,9.

 

Türkiye’de 1381 Belediye Başkanı'nın Sadece Yüzde 2,9'u Kadın

 

Türkiye’de bürokraside üst düzey yöneticilerin %90,8’i erkek, %9,2’si kadın.

 

Bürokrasinin önemli alanlarından biri olan ve bütün dünyada erkeklerin egemen olduğu diplomatik görevlerde Türk Dışişlerinde görev yapan 214 Büyükelçiden 26’sı kadın

 

Türkiye’de HSYK, Eylül 2013 raporuna göre Adli yargıda görev yapan hakimlerin %39,2’si,  idari yargıda görev yapan hakimlerin %19,5’i, savcıların ise %6,6’sı kadın.

 

Türkiye’de 20 Milyon Kadın İşgücü Dışında. Çalışan Her 3 kadından 1'i Tarımda Çalışıyor.

 

 Türkiye’de 4 Milyon Kadın Hiçbir Sosyal Güvencesi Olmadan Kayıt dışı çalışıyor

 

Türkiye'de kadınlar, sadece kadın olmalarından kaynaklanan nedenlerle ayrımcılığa uğruyor. Eğitim olanaklarından yoksun bırakılıyor, erken yaşta evlendiriliyor, aile içi cinsel ve fiziki şiddete maruz kalıyor.

 

Kadınların çalışma oranı düşük olduğu gibi, yüksek maaşlı işlerde de çalışmaları engellenmekte.

 

Hem kamuda hem de özel sektörde karşılaştıkları birçok engelle yönetici olamıyorlar.

 

Eğer bir ülke, nüfusunun yarısına salt cinsiyetinden dolayı ayrımcılık yapıyor,bu ayrımcılığı aktif hale getiriyorsa , haklarını gasp ediyor, onların sosyal yaşama katılmalarını engelliyor, onların üretici güçlerini ve yaratıcılığını baskı altında tutuyorsa gelişemez.

 

Hepsinden daha elim ve daha vahimi bu ülkede kadınlar yaşayamıyor. Boşanmak istediği için katlediliyor. Aşkına cevap vermediği için öldürülüyor. Cinsel istekleri reddedip direndikleri için öldürülüp yakılıyor. Bir çok kadın, sadece cinsiyetlerinden kaynaklanan bir çok nedenle katlediliyor, kadınların yaşam hakkı ellerinden alınıyor.

 

Kadınları koruyabilmek adına yasalar çıkaran, fakat uygulamayı bilmeyen bir ülkede,

 

‘’ Kadına Yönelik Şiddetin ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Sözleşme (İstanbul sözleşmesi) gibi çok yüksek değerde maddeler taşıyan bir uluslar arası sözleşmeye taraf olan, taraf olmakla da ayrıca gururlanan ancak kendi sorumluluğunu gerektiren maddeleri uygulamaya geçiremeyen, geçirmeyen bir ülkede,

 

Böyle bir ülkede hukuk bilinci gelişmeyeceği gibi, temel haklara saygı da gösterilmez. Dünyada kadınlara ayrımcılık uygulayan, temel haklarını gasp eden, hukukun yok edildiği ama gelişen, kalkınan, zenginleşen tek bir ülke bile yok.

                              

Kadın haklarının gelişmesi sadece "kadınların" değil, bu ülkede yaşayan herkesin hayatını geliştirecek, hepimize daha yüksek standartlarda bir yaşam olanağı sağlayacak bir demokratikleşme hareketidir.

                              

Biz  İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi,

 

bu ülkede yaşayan kadınların ‘’ insanca, kadınca ‘’ yaşayabilmelerini sağlamak adına  bu güne dek yaptığımız gibi, bu günden sonra da tüm gücümüzle yılmadan çalışmaya devam edeceğiz

 

 

Atatürk’ün dediği gibi biliyoruz ki;   "Bir ülkenin yarısı ayaklarından toprağa zincirlendikçe, geri kalanı göklere yükselemez!"

 

Saygılarımızla.08.03.2016

 

 

İZMİR BAROSU

KADIN HAKLARI DANIŞMA

VE HUKUK ARAŞTIRMALARI MERKEZİ