BİZ OLMADAN OLMAZ
Sürekli olarak her ortamda, yargılama faaliyetinin olmazsa olmazı, sacayağının bir parçası, bağımsız savunmanın temsilcisi olduğumuzu tekrar ediyoruz. Öyleyiz de... Bizim durduğumuz yer, savunduğumuz değerler, avukatlık mesleğinin insan haklarına, hukuk devletine ve demokrasiye katkıları da göz önüne alındığında mesleğimizin önemi tartışılmaz.
Ancak muhataplarımız böyle bakmıyor, böyle değerlendirmiyor. 2013 yılından bu yana devam eden yargıda şeffaflık görüşmelerine numune için olsun bir avukat ya da baro çağrılmamış, alınan bütün kararlar kamuoyuna deklare edilen tüm hususlar avukatlar ve barolar dışında cereyan etmiştir.
Adliye girişlerinde avukatların hakim savcı girişlerinden ayrı tutulması, adliye otoparklarından faydalanmak konusunda adliye personelinden sonra gelmemiz, adliyenin idaresinde söz hakkımız olmaması ve yaşadığımız daha nice sorun muhataplarımız nezdinde yok sayılmaya çalışıldığımızın açık bir göstergesi değil mi sizce de?
Oysa belki de söylenmesi gereken ilk söz şu: Bizler avukatlar olarak yargının ev sahipleriyiz. Hangimiz görev yaptığımız adliyelerde birkaç savcının görev yapıp başka yere gönderilmesini izlemedik ki? Tüm bu koşullar altında, yargıda şeffaflığın avukatlar dışında konuşulmasına, yargı sorunları tartışılırken görüşümüzün alınmıyor olmasına ya da görüş soruluyormuş gibi yapılmasına izin mi vereceğiz?
Diyalog, işleri elbette çözebilir. Ancak diyalog masasına otururken güçlü olmak, tek ses olmak ve ne istediğini bilmek masadan kazançla kalkmanın önkoşulu değil mi sizce de? Aksi takdirde, kurulan diyalog sayesinde fakülte sayısının sınırlandırılacağı, kontenjanın azaltılacağı, zorunlu avukatlık yoluyla meslek tekelinin güçlendirileceğini düşünürken, yeni açılan üç hukuk fakültesi, ticari davalarda dava şartı arabuluculuk, sözleşmeden kaynaklanan icra takiplerinde kurumların merkezlerinden takip yetkisi ve daha kim bilir bizim haberimizin dahi olamadığı, sorma gereği dahi duymadıkları birçok konu.
Değerli meslektaşlarım, şimdi kendimize sormamız gereken soru şu değil mi? Mesleğimizi ilgilendiren bunca değişiklikte baroların yok sayılmasına, adliye yönetiminde dışlanmış olmamıza, yargının hızlandırılması ya da yargıda şeffaflık konularında barolardan/avukatlardan görüş alınmıyor olmasına, avukatlara yönelen saldırılara sessiz kalıp hamasi söylemlerden öteye gitmeyen görüşler ifade etmekle mi yetineceğiz, yoksa baroları etkin bir güç olarak görmelerini sağlayıp yargı hakkında karar verirken mahkeme, yargılama ve şeffaflık konuşurken tespit öneri ve programımızla BİZ DE VARIZ mı diyeceğiz?
İşte tam da bunları konuşabilmek ve bir değerlendirme yapmak; yargıyı, adliye binalarını, mahkemeleri, şeffaflığı ve avukatların sorunlarını tespit ile çözüm yollarını ortaya koyabilmek için 22-23 Aralık 2018 tarihinde İzmir Barosu ev sahipliğinde tüm baroları ve Türkiye Barolar Birliği'ni davet ettiğimiz “BİZ OLMADAN OLMAZ” başlıklı çalıştayını düzenliyoruz.
Sorunlarımız çok ve büyük. Ortak bir dil bulmak, ortak bir mücadele alanı yaratmak ve sesimizi en güçlü şekilde duyurmak çözüme giden yolun başlangıcıdır. Saygılarımızla...
İzmir Barosu Yönetim Kurulu Adına
İzmir Barosu Başkanı
Av. Özkan YÜCEL