HABERLER

🏠  Anasayfa  ➝  Haberler

OHAL Derhal Sonlandırılmalıdır

Sayfayı Yazdır Küçük Font Büyük Font

İzmir Barosu tarafından, 696 sayılı Kanun Hükmüne Kararname hakkında bir basın açıklaması düzenledi. Çok sayıda meslektaşımızın katıldığı basın açıklamasında "OHAL Derhal Sonlandırılmalıdır" çağrısı yapıldı

17:32 . 28 Aralık 2017

BASINA VE KAMUOYUNA

 

Kişi hak ve özgürlüklerinin yok sayılmasına, demokrasinin askıya alınmasına, adil yargılanmanın önüne geçilmesine neden olan KHK’lar dizisinin sonuncusu olarak 696 sayılı KHK’da,  24/12/2017 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

 

Siyasal iktidarın,15 Temmuz darbe girişiminin ardından, terörle mücadele için ilan edilen olağanüstü halin kapsamına girmeyen olaylar hakkında hukuksal ve anayasal her türlü denetimden uzak bir şekilde KHK ile düzenlemeler getirmesi Hukuk Devleti açısından son derecede tehlikeli bir gelişmedir. Anayasa Mahkemesinin, üzerinde “olağanüstü hal kapsamında” çıkarıldığına dair ibare bulunan KHK’leri, içeriği ne olursa olsun inceleyip denetleyemeyeceğine ilişkin kararı, bugün içinde olduğumuz hukuk tartışmalarının asıl sebebidir. Son KHK ile insanlığın ve çağdaş toplumların katılımcı, çoğulcu demokrasi yanında ulaştığı en önemli aşama hukukun üstünlüğünün egemen olduğu, insan hak ve özgürlüklerine dayanan hukuk devleti ilkesi bir kez daha göz ardı edilmektedir.

 

KHK ile Bakanlar Kurulu TBMM’nin yerini almıştır. OHAL ile ilgisi olmayan konularda dahi yasal düzenleme ve kanun çıkarma, kanunlarda değişiklik yapma TBMM’den alınarak Bakanlar Kuruluna verilmiştir.  696 sayılı KHK ile 137 madde başlığı altında düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemeler ile birçok kanunda “torba kanun” mantığı ile değişikliğe gidilmiştir.

 

Yapılan değişiklikler olağanüstü hal ile ilgili değişiklikler değildir. Bu KHK ile yargılamanın nasıl yapılacağından tutun ormanlık alanların imara açılmasına kadar bir çok konuda değişikliğe gidilmiştir.

 

696 sayılı KHK ile özellikle mesleğimize ve savunma hakkına yönelik düzenlemeler, hukuk devletinde rastlanmayacak bir biçimde “ölçülülük ve gereklilik” koşullarını çoktan aşmıştır;

 

·         696 KHK’nin 98. Maddesi CMK’nun 280.maddesini değiştirmiştir. Bu düzenleme uyarınca; ilk derece mahkemesinin kararı hukuka uygun ve yeterli gerekçeyi içermese veya savunma hakkı kısıtlanarak yapılan yargılamaya dayalı olarak hüküm verilmiş olsa bile istinaf mahkemesi bu hükmü bozamayacak, söz konusu hukuka aykırılığı kendisi gidermeye çalışacaktır. Deliller ile temas eden, sözlü, açık ve yüze karşı yargılama yapan ilk derece mahkemesinin yaptığı yargılama asıl yargılamadır. İlk derece mahkemesinin verdiği hüküm yeterli ve hukuka uygun gerekçeyi içermiyor ise istinaf mahkemesinin yapacağı yargılama faaliyeti, yargılamanın asıl yapıldığı yer olan ilk derece mahkemesindeki yargılamayı tümü ile önemsiz ve etkisiz hale getirecektir.

 

 

·         CMK’nın 129. Maddesi uyarınca, el konulan belgeleri inceleme yetkisi kural olarak hakime, istisnai olarak da Cumhuriyet savcısına aittir. 696 sayılı KHK bu konuda Anayasa’ya aykırı biçimde, kolluğa belge inceleme yetkisi vermiştir. Bu düzenlemede, kişinin özel hayatının gizliliği, savunma hakkı, adil yargılanma hakkı başta olmak üzere pek çok temel hak ve özgürlüğe aykırılık içermektedir.

 

 

·         696 sayılı KHK’nın 96. maddesiyle getirilen zorunlu müdafinin duruşmaya hiç gelmemiş olması halinde de yargılamaya devam edileceğine ilişkin düzenleme Anayasa ve AİHS’inde yer alan adil yargılanma hakkını açıkça ihlal etmektedir.

 

 

·         696 sayılı KHK’nın 97. maddesiyle; delillerin sanığın yüzüne “okunması” değil “anlatılması” esası getirilmiştir. Ceza yargılamasının temel ilkeleri uyarınca duruşma; açık, sözlü ve yüze karşı yapılır. Duruşmada ortaya konulmayan ve tartışılmayan deliller hükme esas alınamaz. Bu düzenleme uyarınca, deliller tümü ile okunmadan ve böylece duruşmada sözlülük ve yüze karşılık ilkeleri tümü ile sağlanmadan sadece delillerin “anlatılması” ile yetinilmesi adil yargılanma, silahların eşitliği ve savunma hakkını ihlal edecektir.

 

 

·         KHK’nin 121. maddesinde “darbe girişimi ve terör eylemlerinin bastırılması için hareket ettiği ileri sürülen sivillere cezai sorumsuzluk” getirilmektedir. İktidar, bu maddenin 15 Temmuz darbecilerine karşı mücadele eden sivilleri korumak için çıkarıldığını ifade etmektedir. Ancak “ terör eylemlerinin bastırılması…” cümlesi dünden daha çok bugün ve gelecekle ilgili eylemleri hedeflemektedir. Böylece günümüzde ya da gelecekte her terör eyleminin bastırılmasında sivillerin şiddete başvurmasına imkan sağlanmakta ve suçsuzlukları ilan edilmektedir. Düzenleme açıkça Anayasa’ya aykırılık içermektedir. Anayasa’mıza göre genel af ancak TBMM üye tamsayısının 3/5 çoğunluğu ile kabul edilebilir.KHK’de ortadan kalkan suçun tarih ve zamanı açıkça belirtilmemiştir. Bu husus mahkemenin takdirine bırakılmıştır. Bugünkü yargı, düzenlemenin içeriğine bakarak affı en geniş anlamda uygulayabilir. Bu karar bazı sivil güçlere suç işleme özgürlüğü getirebilir.

 

 

·         İrticai bir terör örgütü tarafından yapılan darbe girişimini fırsat bilen irticai kişi ve grupların laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Ordusundan intikam almak isteğiyle 15 Temmuz'da Boğaziçi köprüsü üzerinde üniformalı, silahsız er ve askeri öğrenciler başta olmak üzere Türk ordu mensuplarına yönelik linç girişimi bilincimizde derin yaralar açmıştır. 696 sayılı Kararname ile bu kişilere de af getirilmektedir. Oysaki darbeye karşı duranlar ile linç girişiminde bulunanlar ancak adil ve bağımsız Türk yargısının vereceği kararlarla ortaya çıkabilecektir. Kamu vicdanı, bağımsız ve tarafsız yargının, hukukun üstünlüğünü gözeterek vereceği kararla tatmin olacaktır.

 

 

·         Yine Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar" nedeniyle cezaevinde hükümlü ve tutuklu bulunanların duruşmalara tek tip kıyafetle getirilmesi düzenlemesi açıkça insan hak ve hürriyetlerine ve masumiyet karinesine aykırılık içermektedir.

 

 

Anlaşıldığı üzere bir tek hükmü bile OHAL’le ilgili olmayan 696 sayılı KHK ile milli irade bir kez daha yok sayılmıştır. Cumhuriyetin temel niteliklerinde ki hukuk devleti olma niteliği zaafa uğratılmıştır. Bu yapılan düzenlemelerle henüz mahkeme kararı ile suçlu olduğu kesinleşmeyen insanların cezalandırılması yanı sıra, devletin ve güvenlik güçlerinin keyfi uygulamalarla sivillerin denetimine bırakılması sonucunda toplum büyük zarar görecektir.  Devletin ve güvenlik güçlerinin yetkileri hiçbir şekilde sivillere devir edilemez. Bu uygulama toplum içinde infial oluşturacak eylemlere varacak sonuçlar doğuracaktır.  Kendi kişisel çıkarlarını korumak amacı ile bu düzenlemeden faydalanacak birçok kişi olacaktır. Bu süreç sonunda verilecek hükümlerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce hak ihlali olarak yorumlanacağı da açıktır. 

 

 

Avukatların ortak çıkarlarını, mesleki geleceklerini güvence altına alma, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmanın yanı sıra "insan haklarını savunmak ve korumak" görevi de üstlenen İzmir Barosu temel hak ve özgürlüklere yönelik ciddi kısıtlamalar içeren KHK’lerle ilgili ortaya çıkabilecek hak ihlallerine karşı, özellikle savunma hakkına yönelik kısıtlamalara karşı, hukuktan aldığı güçle mücadele edecektir.

 

 

İzmir Barosu olarak çağrımızı yineliyoruz; olağan bir yönetim biçimine dönüşen OHAL derhal sonlandırılmalı, tatilde olan Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanmalı, konu milli bir mesele olarak ele alınarak Türkiye Cumhuriyetinin temel nitelikleri korunmalıdır.

 

 

Kamuoyunun bilgisine sunarız.

 

 

Saygılarımızla.

 

 

İzmir Barosu Başkanlığı